Kente Dağılan Gözler
Tuğçe Şahin / Gülşah Aykaç
KENTE DAĞILAN GÖZLER
Tuğçe Şahin, Gülşah Aykaç
‘‘Semptom ya da arzu fazlılığı ya da fetişistlik, bilgide değil bedendedir.
Kapitalist döngüdeki sürekliliği üreten de bedendir.’’ Źižek, İdeolojinin Yüce Nesnesi
Yaşamın içinde bir mekânda, kuaförde, kitapçıda, mutfakta, mağazada akan düzenin içinde bir an durmak; başka bir kolektiflik, başka bir kimlik, başka bir öznelik mümkün müdür diye düşünmek istedik.
Aniden karşınıza çıkmak istedik. Parkta bankta, evde yemek pişirirken, otobüs durağında ya da beğenerek aldığınız yazlık montun cebinde, belki oturma odanız için aldığınız resim çerçevesine iliştirilmiş şekilde - resimdeki gözün içindeki gözü de görebilmek ümidiyle.
Değişimlerin küçük küçük başlayan düzensizlikler olduğunu bilerek, sizde bir düzensizlik yaratmak için karşılaşmak istedik sizinle. Ve böylelikle kendi kendimize sorup durduğumuz bir soruyu size de soralım diye: Düşman kim?
Biz bu soruyu düşündük. Bedenimizi, kimliklerimizi, özneliğimizi, cinsiyetimizi, kolektifliğimizi düşündük. bazı cevaplar ve yeni sorular ürettik. Görmediğimiz gözlerinizi bizim gözümüzden bu cevaplara ve yeni sorulara bakmaya davet etmek istedik gözgözügör’le.
(Alttaki alanlar yayılma ve geri dönüşler devam ettiği için sürekli güncellenmektedir.)
İLK MACERA / 12.03.2016:
‘gözler’i kitapların arasına bırakalım istedik, hep gittiğimiz kitapçıda.
yeni çıkanlar ve çok satanlar standının en uğrak yer olduğunu tespit edip, topladık kitapları.
bir bank var kitapçıda. önünde camla çevrelenmiş bir alanın içinde birkaç çalı ve bir ağaç.
ağaca sırtını dönüp oturan insanlar var bir de. bankı çektik biraz, ağaca döndük yüzümüzü.
içerde olmaya değil, yüzümüzü dışarıya dönmenin isteğiyle başladık ‘gözler’i kitaplara yerleştirmeye.
böylece siz de karıştırırken kitapları, karşınıza çıkıcaktık aniden. yolculuğun başlayacaktı böylece. kağıttaki soru kafanı kurcalayacaktı, ön yüzdeki kodu okutup ‘gözgözügör’ sayfasına gelecektin. hem düşünüp iş üretenlerin yolculuğuna eşlik edecek, hem de kendi cevabını ararken kendi yolculuğuna devam edecektin. pek de hoş olacaktı.
sıradan iki tiptik aslında, kitaplar hakkında konuşup sayfalarını karıştıran.
kameranın içine çekilip kablolarla taşınan görüntümüz bir başka göze dokunmuş olmalı ki, bizim gözlerimiz bir başkasına dokunamadan uyarı geldi:
-kitapların arasına birşeyler koymak YASAK!
‘gözler’ çıkarıldı kitapların arasından.
ilk karşılaşma durağımızda ilk maceramız böyle bitti. sokakta özgürdük belki ama bir kitapçıda değildik. satın almadığımız kitapların arasına bir şeyler koymak yasaktı demek ki. öğrendik.
daha çok yer var aklımızda, bu sonu olmayan bir serüven. bugün, belki de dün bıraktıklarımız ya da yarın bırakacaklarımız bir şekilde çıkacak karşına, gelicez gözgöze.
tuğçe-gülşah.
DÜŞMAN KİM? ULAŞAN CEVAPLAR: